İnternet siteleri ve toplumsal medya mecralarında paylaşılan “103 amiralden Montrö bildirisi” başlığı altında yayınlandığı belirtilen bildiriye reaksiyonlar çığ üzere büyüdü.
Türkiye Gençlik Kulüpleri Konfederasyonu’ndan yapılan o açıklama;
Türk Milletinin İradesine İpotek Koyacak Hiçbir Bildiriyi Tanımıyoruz
04.04.2021 tarihinde birtakım internet siteleri ve toplumsal medya mecralarında paylaşılan ve “103 amiralden Montrö bildirisi” başlığı altındaki bildiriyi kederle okuduk. Bildiride bilhassa Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne atıfta bulunulmuş. Bu açıklamanın başında da “Kanal İstanbul” projesi lisana getirilmiştir.
Öncelikle şunu açıklamak gerekiyor. Kanal İstanbul Projesi’nin, Montrö Boğazlar Mukavelesi ile hiçbir alakası yoktur; zira Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne nazaran “Yapay kanallar kara ülkesi üzere kabul edilir” yani Marmara Denizi’nde yapay bir kanal yapmak, karanın uzantısı üzere kabul edilir. Bu şu demek “İstanbul Kanalı” Milletlerarası Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne nazaran bir kanal sayılmaz yani karanın devamıdır. Bu nedenle bu kanal mukaveleye hiçbir ziyan vermez.
Lakin biz kanalı yaptıktan sonra Montrö Sözleşmesi’ne taraf olan ülkeler kontrattan çekilirlerse, hem Çanakkale Boğazı’nın hem de İstanbul Boğazı’nın denetimi büsbütün Türkiye’nin denetimine geçer. Yani ister ticarî gemiler olsun, isterse askeri gemiler olsun, boğazlardan geçmek için Türkiye’den müsaade alarak geçmek zorunda kalırlar. Bu durum da Türkiye’nin lehinedir. Bu koşullarda ‘Kanal İstanbul’ projesi ticarî açıdan Türkiye’ye gelir sağlayacak bir projedir. Stratejik bir projedir. Bunun yapılması Türkiye’ye çok önemli bir atılım hakkı verecektir.
Buradaki amirallerin şayet kasıt yoksa sıkıntıya vâkıf olmadıklarını düşünüyoruz. Şayet bilgi sahibi olsalardı bu türlü bir açıklama yapmazlardı. Fakat kasıtlı bir biçimde yapılmışsa onu da Türk yargısına havale ediyoruz.
Öteki bir sıkıntı de bir amiralin bir dergâha gitmesidir. Öncelikle şunu belirtmek lazım, Anadolu’nun müslümanlaşması Hoca Ahmed Yesevi’nin müritleri tarafından gerçekleştirilmiştir. Yani dergâhlar bu milletin bin yıllık gelenekleri içerisinde ayrılmaz bir öge teşkil ederler. Maddelerimize alışılmamış hareket edilmediği ve şeffaf olduğu sürece bu kurumların ayakta kalmaları çok tabidir. Rastgele bir vatandaşın bu dergâhlara gitmesi kadar tabi bir şey yoktur. Bu cumhurbaşkanı da olabilir, bir paşa da olabilir bir hâkim de olabilir. Buradaki hassas nokta şudur; bu ziyaretler mesai saatleri içerisinde olmamalıdır ve asla resmi üniformalarla yapılmamalıdır. Bunun dışında sivil vakitlerde yapılmasında bir beis yoktur.
Bizler gençler olarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin tam bağımsızlık çabasını destekliyor, Türk Milletinin iradesine ve geleceğine ipotek koyacak hiçbir bildiriyi tanımadığımızı belirtmek istiyor, bu tıp anti-demokratik sistemlerin tam karşısında olduğumuzu ve olacağımızı söz etmek istiyorum.
TÜVGA: TÜRKİYE’NİN GENÇLERİ DEVLETİMİZİN YANINDA
103 emekli amiralin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ve ulusal iradeyi maksat alan skandal bildirisine peş peşe reaksiyonlar yağdı. Türkiye Gençlik Vakfı da bu bildiriye sessiz kalmadı.
Vakıf “Meşru devlet ve millet iradesine, 28 Şubat artığı bu zihniyetin açıkça başkaldırışı olan 103 emekli amiralin bildirisini, Türkiye’nin gençleri olarak kınıyoruz.
Eski Türkiye heveslileri bilsinler ki, artık yeni ve güçlü Türkiye vardır.
Türkiye’nin gençleri de devletimizin ve Cumhurbaşkanımız’ın dimdik yanındadır.
Boşa kürek çekenlerin, kaos hevesleri de kursaklarında kalacaktır.” Diyerek, bildiriye karşı yansısını çok net ve sert bir formda ortaya koydu.
Türkiye Gençlik Vakfı’nın açıklamasına Türkiye’nin gençlerinden takviye yağdı. “Türkiye’nin gençleri devletimizin yanında” halinde yapılan açıklama, toplumsal medyada kısa mühlet içinde binlerce kişi tarafından dayanak gördü.
